Kintsugi Gökyüzü
Zaman ıslak ipek gibi çözüldü.
Kül oldun sanmıştım,
gökyüzüne yutulmuş bir karabatak.
Sonra varlığın bir origamiye büküldü;
boşluğa eriyen kanatların,
yaz yağmuruna düşen sesin.
Gökyüzü unutmaz, karabatağın kavisini
ve kanatlarına kazıdığım dileği:
Kızıl akçaağaçtan daha uzun dayanmak.
"Ateş bir mevsim sadece," demiştin,
"Ormanlar bile önce küle döner, sonra ilahiye."
Dünya bir ebruya bulanır
ve o nazik yayılışta, ellerin
bir kintsugi nakışına dönüşür,
güzün kırık omurgasını lehimleyen.
Zamanı, sabırlı buhara göre ölçerim,
çayından tüten; usul, dağılmayan.
Birleştir beni —
kırık porselenin bile ışığı tutmayı öğrendiği yere.
Bırak gökyüzü çatlaklarını sevsin,
Karabatak dalışa geçsin, unutulmuş bir ant gibi.
Alacakaranlığı sessizliğimiz onaracak.